Koronavirüs, belirsizliğin hakim olduğu ve emniyette olma hissimizi sarsan bu süreçte hepimizi olumsuz etkiledi. Başa çıkış şekillerimize göre davranışlarımız ve söylemlerimiz farklı olsa da hepimiz çeşitli derecelerde zorluk yaşıyoruz.
Schopenhauer “Büyük acılar daha önemsizlerin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir.” demiş.
Korona testi pozitif çıkmış bir kişinin yaşadığı olumsuz duygularla, enfekte olacak diye endişelenen bir kişinin olumsuz duyguları birbirine yakın olabilir. Reel olarak durumun ciddiyeti ve riski tamamen farklı olsa da öznel gerçeklikte kişi aynı tehdidi ve bunalımı deneyimleyebilir. O nedenle etrafımızdaki kişileri, davranışlarında aşırıya kaçıyor gibi algılasak da duygularıyla empati kurmamız ilişkilerimizin esenliği için önemli. Bu sıralar en sık karşılaştığımız bir diğer başa çıkış yöntemi ise durumun ciddiyetini azımsamak, küçümsemek ve “bir şey olmaz” söylemi. Bu kişiler son derece rahat görünse de zor duygularını (bilincine varmadan) inkar ederek başa çıkıyor olabilir.
Bazılarımız için zorluk olarak algılanan şey Korona testinin pozitif çıkmasına bağlı karantinada olmak, yakınını kaybetmek, bazılarımız için her gün işe gitmeye devam ederken tekinsizlik hisleri ile boğuşmak, ölüm korkusu, yakınlarını kaybetme korkusu, bazılarımız için işini kaybetmiş olma ya da kaybetme riski, bazılarımız için dışarıya çıkamamanın – eve kapanmanın getirdiği “hapsolma” hissi, bazılarımız için tüm aile bireylerinin evde olmasına bağlı ev içindeki çatışmaların artması. Sayacak daha çok sorun ve durum başlığı olsa da söylemek istediğim şu: Hiç kimsenin duygusunu küçümseyemeyiz. “Beni anlamıyor.” “Beni aşağılıyor.” “Ne kadar zorluk yaşadığımı görmüyor.” “Bana destek olmuyor” gibi düşüncelerin artması olumsuz duyguların artmasıyla paralel olarak ilişkinizi yıpratır. Bunun sonucu ya çatışmalar artacak, ya da kişilerden biri ya da ikisi de tüm kırgınlığını ve kızgınlığını içine hapsedip -miş gibi yaşamaya devam edecek, ilişki erozyona uğrayacak.
Peki ne yapmalıyız?
- Hem eşimizin hem de çocuklarımızın deneyimledikleri duyguları düşünelim. “Şu an ne yaşıyor olabilir? Bu davranışı hangi duygusu ile ilgili olabilir?” diye kendimize soralım.
- Kendimize soralım: “Ondan nasıl davranmasını bekliyorum?”
“Bu beklentim karşılanmadığında ben nasıl davranmaya başlıyorum?”
“Böyle davranmamın onun üzerindeki etkisi ne oluyor?”
- Kendimize soralım: “Şu an eşim/çocuğum benden ne bekliyor?” “Bu beklentilerin bendeki etkisi ne?” “Bunun sonucunda ben nasıl davranmayı seçiyorum?”
- Kendimize soralım: “Ne olsun istiyorum? Ne ihtiyaç duyuyorum? Buna ulaşmak için seçeneklerim neler? Ne yapabilirim?”
Virginia Satir’in söylediği gibi Dünya üzerindeki her insan güvende hissetmek, değer görmek, sevilmek, bağ kurmak, özgür olmak ve saygı görmek ister. Bütün bunlar hepimizde ortak ve evrensel. Satir, bunlara özlemler (yearnings) diyor. Emniyette olma özlemimize uzak kaldığımız bu süreçte ilişkilerimiz bu belirsiz süreçle baş etmek için en önemli kaynağımız.
Birbirinize sevecenlikle şefkatle yaklaştığınız sağlıklı günler.
Uzman Klinik Psikolog – Çift/Aile Terapisti
Gizem UZBİLİR HAS